SİNEKLİ BAKKAL
Çoğu eleştirmence Halide Edip'in romancı kişiliğinde ileri
bir aşama olarak değerlendirilen Sinekli 'Bakkal. II. Abdülhamit devrinin İstanbul'unun
Sinekli Bakkal semti gibi bîr örneğiyle panoramasını çizer.
II.Abdülhamit
devrinde İstanbul'da Aksaray semtinde Sinekli Bakkal mahallesinin imamımın
kızı Emine, aynı mahallede Kız Tevfik lâkaplı bakkallık eden karagözcü ve
ortaoyuncu Tevfik ile babasının karşı çıkmasına rağmen evlenir. Ancak
kocasıyla anlaşamaz ve baba evine döner. Bu arada doğan kızı Rabia'yı da dinî
eğitimle yetiştirir ve hafız yapar. Tevfik karagözde karısının taklidini
yaptığı için sürülürken Rabia da Zaptiye Nazırı Selim Paşa'nın hanımı Sabiha
Hanım'ın korumasına girer. Sesinin güzelliği dolayısıyla konağa gelen Mevlevî
Şeyhi Vehbi Dede'den müzik dersleri alır. Paşa'nın oğlu Hilmi'nin
arkadaşlarından İtalyan piyanist Peregrini de kızın sesine hayrandır. Bu arada
Rabia, tüm İstanbul'da camilerde Kur'an ve mevlid okuyarak büyük bir üne
kavuşur. Aynı dönemde sürgünden dönen Tevfik'in yanına taşınır ve bakkal
dükkanını yeniden işletir.
Yönetime
başkaldırım Genç Türkler arasında Selim Paşa'nın oğlu Hilmi de vardır. Onun
isteğiyle Tevfik, kadın kılığına girerek Avrupa'dan gelen ihtilâlci gazeteleri
Fransız postahanesinden alırken yakalanır. Böylece Hilmi'yle Tevfik Şam'a
sürülürler. Rabia, babasının oyun arkadaşı Cüce Rakım'la bakkalcılık ve
hafızlık yaparak hayatını kazanır. Müslüman olup Osman adını alan Peregrini ile
evlenir. İmam ve kızı Emine ölünce İmam'dan kalan eve taşınırlar.
Kendi oğlunun
sürülmesinden sonra padişaha olan sonsuz bağlılığını sorgulamaya başlayan Selim
Paşa görevinden ayrılır. Rabia'nın bir oğlu olur. 1908'de Meşrutiyet’in
ilânıyla Tevfik sürgünden döner.
Halide Edip'in
Türk insanında Doğu ve Batı sentezini savunması bu eserinde iyice belirginleşir.
İdeal kahraman olan Rabia, Doğu'nun yaşayış tarzını en üstün olarak kabul eder.
Bu sebeple Mevlid onun için aşılmaz bir eserdir. Fakat Mevlid ancak Batı
müziğinin çarpıcı unsurlarını aldığında Rabia'nın okuyuşuyla mükemmelliğe
erişir. Öyleyse burada verilen tez, ideal olan Doğu'nun yaşayış tarzını anlatan
duyuş gücünün Batı'nın müziği İle birleşmesidir.
Yazarın aynı yaklaşımının ürünü olan Vehbi Dede
karakteri dinî kimliği kadar insancıl bakış açısıyla Halide Edip'in en önde
gelen kahramanlarındandır. Bir Mevlevî şeyhi olan Vehbi Dede âdeta romandaki
tüm aşırı uçtaki insanları toparlayıcı bir İşleve sahiptir. Batı kültürünün
temsilcisi Peregrini gibi, eskiye karşı çıkan Selim Paşa'nın oğlu Hilmi ve
Doğu'nun bağnaz, korkutucu imamı Hacı İlhami Efendi; hatta Rabia, Vehbi
Dede'nin ruhanî kişiliğine hayrandır. O, kendi yapısında Doğu'nun mistik
yanlarını, insanlara hoşgörüyle yaklaşmanın uyumunu ve akıl ile, ruhu
rahatlatıcı görünüşünü, konuşma tarzını barındırır. Böylece tek başına her
kesimden insanı kapsayan geniş bir dünyaya benzer. İnsanlar en buhranlı anlarda
Vehbi Dede'ye danışır ve dedenin yumuşak yaklaşımıyla sorunlarının üstesinden
gelirler. Mütevazı kişiliğiyle Dede konaklar kadar Sinekli Bakkal'ın eski
evlerine de girmekten çekinmez. Çünkü onun esas aldığı insandır.
Halide Edip'in
Mevlevî şeyhi Vehbi Dede karakterini yaratırken çocukluğunda Mevlevî olan
anneannesi Nakiye Hanım'dan ve Mevlevî akrabalarından esinlendiği açıktır. Her
soruna büyük bir hoşgörüyle ve telaş göstermeden yaklaşan bu gönlü tok insanlar
yazarın kafasında ideal insanın simgesi olurlar. Dinin, insanların manevî
dünyasını düzenleyici özelliğini hiç göz ardı etmeyen Halide Edip, bu sebeple
nefsin taşkınlıklarını silen Mevlevîlik'e sempatiyle yaklaşır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder