Sayfalar

16 Ocak 2012 Pazartesi

SİNEKLİ BAKKAL


SİNEKLİ BAKKAL

Çoğu eleştirmence Halide Edip'in romancı kişiliğinde ileri bir aşama olarak değerlendirilen Sinekli 'Bakkal. II. Abdülhamit devrinin İstan­bul'unun Sinekli Bakkal semti gibi bîr örneğiyle panoramasını çizer.

II.Abdülhamit devrinde İstanbul'da Ak­saray semtinde Sinekli Bakkal mahallesinin ima­mımın kızı Emine, aynı mahallede Kız Tevfik lâkaplı bakkallık eden karagözcü ve ortaoyuncu Tevfik ile babasının karşı çıkmasına rağmen evle­nir. Ancak kocasıyla anlaşamaz ve baba evine döner. Bu arada doğan kızı Rabia'yı da dinî eğitimle yetiştirir ve hafız yapar. Tevfik karagözde karısının taklidini yaptığı için sürülürken Rabia da Zaptiye Nazırı Selim Paşa'nın hanımı Sabiha Hanım'ın korumasına girer. Sesinin güzelliği dolayısıyla konağa gelen Mevlevî Şeyhi Vehbi Dede'den müzik dersleri alır. Paşa'nın oğlu Hilmi'nin arkadaşlarından İtalyan piyanist Peregrini de kızın sesine hayrandır. Bu arada Rabia, tüm İstanbul'da camilerde Kur'an ve mevlid oku­yarak büyük bir üne kavuşur. Aynı dönemde sür­günden dönen Tevfik'in yanına taşınır ve bakkal dükkanını yeniden işletir.

Yönetime başkaldırım Genç Türkler arasında Selim Paşa'nın oğlu Hilmi de vardır. Onun iste­ğiyle Tevfik, kadın kılığına girerek Avrupa'dan gelen ihtilâlci gazeteleri Fransız postahanesinden alırken yakalanır. Böylece Hilmi'yle Tevfik Şam'a sürülürler. Rabia, babasının oyun arkadaşı Cüce Rakım'la bakkalcılık ve hafızlık yaparak hayatını kazanır. Müslüman olup Osman adını alan Peregrini ile evlenir. İmam ve kızı Emine ölünce İmam'dan kalan eve taşınırlar.

Kendi oğlunun sürülmesinden sonra padişaha olan sonsuz bağlılığını sorgulamaya başlayan Selim Paşa görevinden ayrılır. Rabia'nın bir oğlu olur. 1908'de Meşrutiyet’in ilânıyla Tevfik sür­günden döner.

Halide Edip'in Türk insanında Doğu ve Batı sentezini savunması bu eserinde iyice belirginle­şir. İdeal kahraman olan Rabia, Doğu'nun yaşayış tarzını en üstün olarak kabul eder. Bu sebeple Mevlid onun için aşılmaz bir eserdir. Fakat Mev­lid ancak Batı müziğinin çarpıcı unsurlarını aldı­ğında Rabia'nın okuyuşuyla mükemmelliğe erişir. Öyleyse burada verilen tez, ideal olan Doğu'nun yaşayış tarzını anlatan duyuş gücünün Batı'nın müziği İle birleşmesidir.

Yazarın aynı yaklaşımının ürünü olan Vehbi Dede karakteri dinî kimliği kadar insancıl bakış açısıyla Halide Edip'in en önde gelen kahramanlarındandır. Bir Mevlevî şeyhi olan Vehbi Dede âdeta romandaki tüm aşırı uçtaki insanları topar­layıcı bir İşleve sahiptir. Batı kültürünün temsilci­si Peregrini gibi, eskiye karşı çıkan Selim Paşa'nın oğlu Hilmi ve Doğu'nun bağnaz, korkutucu imamı Hacı İlhami Efendi; hatta Rabia, Vehbi Dede'nin ruhanî kişiliğine hayrandır. O, kendi yapısında Doğu'nun mistik yanlarını, insan­lara hoşgörüyle yaklaşmanın uyumunu ve akıl ile, ruhu rahatlatıcı görünüşünü, konuşma tarzını ba­rındırır. Böylece tek başına her kesimden insanı kapsayan geniş bir dünyaya benzer. İnsanlar en buhranlı anlarda Vehbi Dede'ye danışır ve dede­nin yumuşak yaklaşımıyla sorunlarının üstesinden gelirler. Mütevazı kişiliğiyle Dede konaklar kadar Sinekli Bakkal'ın eski evlerine de girmekten çekinmez. Çünkü onun esas aldığı insandır.

Halide Edip'in Mevlevî şeyhi Vehbi Dede ka­rakterini yaratırken çocukluğunda Mevlevî olan anneannesi Nakiye Hanım'dan ve Mevlevî akra­balarından esinlendiği açıktır. Her soruna büyük bir hoşgörüyle ve telaş göstermeden yaklaşan bu gönlü tok insanlar yazarın kafasında ideal insanın simgesi olurlar. Dinin, insanların manevî dünyası­nı düzenleyici özelliğini hiç göz ardı etmeyen Ha­lide Edip, bu sebeple nefsin taşkınlıklarını silen Mevlevîlik'e sempatiyle yaklaşır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder